17 Mayıs 2011 Salı

....

Şimdi nerelerdesin kimbilir..Uzaklarda mısın?Çok mu uzaksın bana..Belki de bu şehirdesin.Sanmam.Çok saçma.Yanında kim var?Gerçi bensizken kiminle olduğunun ne önemi var.Merak da ediyorum içten içe aslında.Mutlu musun,aradığını bulabildin mi diye.Nasılsın?Öylesine sormuyorum.İyiyim deyip geçiştirme.Ben mi?İyiyim.

Ayrılacaktık,biliyordum.Kader mi bu?Anladım bilmiyorsun.Ben de pek bilmiyorum,kaderi.Bakma öyle dik dik.Benim yüzümden değildi.Kaderi de suçlamıyorum,peki.Bitmesi gerekiyordu,bitti.Hissettin mi?Nasıl neyi?Bir yıl önceki mutluluğu.Hissetmedin mi.Eyvahlar olsun:)gülümsüyorsun.Hissetmişsin işte..

Beni sevdin mi deme.Biliyorsun işte.Zaten şu an bana sorma.Yanındakine sor.O söylesin.Seviyorum desin.Çok seviyorum desin.Sen bir daha söyle de.Seviyorum desin tekrar.Ama sen uzatmaları sevmezsin,bilirim.Seviyorum desin,kafi.

Eski sevgililerini sayarken beni de say ona.Ama öylece sayma.Hatalar yapmasaydı,çocukça davranmasaydı,şimdi yanımda o olurdu de.Onu çok seviyordum de.Gözlerine bak onun..Ben onu çok seviyordum ama o bana aşıktı de.

Ya da deme.Tamam.
Dersen saçma olur.Biliyorum.Anılar bile istemedin benimle ilgili.Beni mi anlatacaksın bir de tutup.Deme.
Zaten kime ne faydası olacak bu saatten sonra.Sadece acıtır benim de içimi o kadar.



Tamam tamam,uzattım biliyorum.
Git hadi.

2 Nisan 2011 Cumartesi

son


HIÇ BİTMEZ SANILAN AŞKIN BİTTİĞİNİ ANLAMAK:gerçeklerle er ya da geç yüzleşileceğinden bir gün mutlaka idrak edilen ama kabullenme sürecinin sancılı geçmesi sebebiyle hiç ummadığınız anda yüzünüze inen bir tokat gibidir.
''bana bitmeyen bir tek şey söyle 
söyle, sonsuza inanayım..''

küçük prens

21.bölümden alıntıdır
“Günaydın” dedi tilki.
“Günaydın” dedi küçük prens kibarca. Ama etrafına baktığında kimseyi göremedi.
“Buradayım! Elma ağacının altında.”
“Sen kimsin? Çok güzel görünüyorsun.”
“Ben bir tilkiyim.”
“Gel, birlikte oynayalım. Öyle mutsuzum ki” dedi küçük prens.
“Seninle oynayamam” dedi tilki, “ ben evcil bir hayvan değilim.”
“Buna çok üzüldüm” dedi küçük prens. Ama biraz düşündükten sonra: ”Evcil ne demek?” diye sordu.
“Anladığım kadarıyla burada yaşamıyorsun” dedi tilki, “kimi arıyorsun?”
“İnsanları arıyorum,” dedi küçük prens, “ peki ama ‘evcil’ ne demek?”
“İnsanlar,” dedi tilki, “tüfeklerle dolaşırlar ve avlanırlar. Tam bir baş belasıdırlar. Bir de tavuk yetiştirirler. Tüm işleri bundan ibarettir. Sen de mi tavuk arıyorsun?”
“Hayır, ben arkadaş arıyorum. Ama ‘evcil’ ne demek?”
“Bu pek sık unutulan bir şeydir. ‘Bağ kurmak’ anlamına gelir.”
“Bağ kurmak mı?”













“Evet. Örneğin, sen benim için sadece küçük bir çocuksun. Diğer küçük çocuklardan hiçbir farkın yok benim için. Sana ihtiyacım da yok. Aynı şekilde, ben de senin için dünyadaki yüz binlerce tilkiden biriyim sadece. Bana ihtiyaç duymuyorsun. Ama beni evcilleştirirsen eğer, birbirimize ihtiyacımız olacak Sen benim için tek ve işsiz olacaksın, ben de senin için.”
“Anlamaya başlıyorum” dedi küçük prens. “Bir çiçek var. Sanırım o beni evcilleştirdi.”
“Olabilir. Dünyada her şey mümkündür.” dedi tilki.
“Ama bu çiçek dünyada değil.”
Tilki şaşırmıştı. “Başka bir gezegende mi?”
“Evet.”
“Peki orada avcılar da var mı?”
“Hayır, yok.”
“Bu çok ilginç. Peki ya tavuklar?”
“Hayır. Tavuklar da yok.”
“Eh, hiçbir yer mükemmel değildir” dedi tilki içini çekerek. Sonra kendini anlatmaya başladı:
“Yaşamım çok monotondur. Ben tavukları avlarım, avcılar da beni.


Bütün tavuklar birbirine benzer. Bütün insanlar da öyle. Bu yüzden biraz sıkılıyorum. Ama beni evcilleştirirsen eğer, yaşamıma bir güneş doğmuş olacak. Senin ayak seslerin benim için diğerlerinden farklı olacak. Ayak sesi duyduğum zaman hemen saklanırım. Ama seninkiler, bir müzik sesi gibi beni gizlendiğim yerden çıkaracaklar. Şu ekin tarlalarını görüyor musun? Ben ekmek yemem. Buğday benim hiçbir işime yaramaz. Bu yüzden de bu tarlalar bana hiçbir şey hatırlatmazlar. Buna üzülüyorum. Ama sen beni evcilleştirseydin, bu harika olurdu. Altın renkli saçların var senin. Ben de altın renkli başakları görünce seni hatırlardım. Ve rüzgarda çıkardıkları sesi severdim.
Sustu tilki ve uzun bir süre küçük prensi izledi.
“Senden rica ediyorum. Lütfen beni evcilleştir!” dedi.
“Elbette” dedi küçük prens. “Ama pek fazla vaktim yok. Yeni arkadaşlar edinmem ve birçok şeyi anlayabilmem gerekiyor.”
“Sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin” dedi tilki. “İnsanlarınsa hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Her şeyi dükkandan hazır alırlar. Ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de, hiç arkadaşları olmaz. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni!”
“Ne yapmam gerekiyor peki?” diye sordu küçük prens.
“Çok sabırlı olman gerekiyor. Önce çimenlerin üstüne, biraz uzağıma oturmalısın. Ben gözümün ucuyla seni izleyeceğim, sen hiçbir şey söylemeyeceksin. Sözcükler yanlış anlamalara neden olurlar. Ama her gün, biraz daha yakına gelebilirsin.”
Ertesi gün küçük prens yine geldi.
“Her gün aynı saatte gelmelisin” dedi tilki. “Örneğin öğleden sonra saat dörtte gelirsen, ben saat üçte kendimi mutlu hissetmeye başlarım. Zaman ilerledikçe de daha mutlu olurum. Saat dörtte endişelenmeye ve üzülmeye başlarım. Mutluluğun bedelini öğrenirim.

1 Nisan 2011 Cuma

bitmesin


Ah ne zormuş bitsin demek 
Hala severken seni 
Dudaklarını öpmemek 
Bir yabancı gibi 

Bilirsin ayrılık konusunda 
İyi değiliz ikimiz de 
Bir kıvılcım yeterdi her zaman 
Koşup geri dönmemize 

Değmesin ellerimiz 
Buluşmasın bu gözler 
Yine erir gideriz 
Unutulur yeminler 

Biz hiç beceremedik 
Sevmeyi de terk etmeyi de 
Aşk kokan dudakların 
Karşısında direnmeyi de 

Biz hiç beceremedik 
Sevmeyi de terk etmeyi de 
Aşk dolu mısraların 
Karşısında direnmeyi de 

İşte bir kez daha 
Durup karşında 
Belki de son defa 
Soruyorum sana 

Bitti mi hikayemiz? 
Bu ne biçim son böyle? 
Değmez miydi sevgimiz 
Savaşıp direnmeye? 

Biz hiç beceremedik 
Sevmeyi de terk etmeyi de 
Kendimize sahip çıkıp 
Dünyayla yüzleşmeyi de 

Biz hiç beceremedik 
Sevmeyi de terk etmeyi de 
Koktuğumuz o gözlerin 
Karşısında direnmeyi de 

Bitmesin hikayemiz.

Gidersen

güzel şarkı..

31 Mart 2011 Perşembe

Çocuk olmak istiyorum !!!



Çocuk olmak istiyorum yine
Ne hayat kavgası
Ne aşk belası
Ne de gönül yarası ...
Çocuk olmak istiyorum yine
Ne sabah erken kalkma duygusu
Ne de yıllar geçiyor korkusu
Çocuk olmak istiyorum yine
Hani bir oyuncak tutkusu
Bahçelerden meyva çalarken ev sahibine yakalanma korkusu
Bayramlarda yeni kıyafet sevinci o sevinçle uyuyamama...
Anne dizinde huzuru bulma...
Çocuk olmak istiyorum yine
Hani dünyayı çok güzel görme duygusu...
Çocuk olmak istiyorum
Doyasıya çocuk olmak
Sevimli
Mutlu ve umutları olan küçük bir kız çocuğu.

sobe

Yağmur yağdı.dışarı çıkmaya karar verdim günler sonra ilk kez.ben üzerimi giyinene kadar dindi yağmur.yine de çıktım.en sevdiğim beremi giydim.hani şu kahverengiyi.

her zaman gittiğim yolun tam tersine yürüdüm.hayatın olmadığı tarafa.dağa doğru..ben yürüdükçe beton azaldı toprak arttı..sonra fark ettim ki yağmur çok derin yaralar açmış toprakta.çok derin..

sonra yine yağmur yağmaya başladı.aynı anda benimde yaşlar süzüldü yanaklarımdan..yağmur gitgide arttı.yürüdüm.sonuna kadar..gidebildiğim yere kadar.ağladım duygusuzca..bomboştu içim..ağladım ama hissetmediğimi fark ettim artık.aslan bi ceylanı yemeğe başladığında ceylan bi süre sonra normalmiş gibi seyreder ya kendi yenmesini..boş gözlerle izler..acı duymaz.uyuşur..öyle işte..


sonra,çocukken yağmurun altında saklambaç oynadığımız zamanlar geldi durduk yere aklıma.bulunmayı beklerken ki sabırsızlığımla,heyecanımı özledim..soğuktan titreyerek oynardık..heyecan içinde..çocukları kıskanıyorum,çocukluğumu özlediğim için..o zaman ki hayallerimi,arzularımı özlüyorum..o zaman ki ağlamalarım bile can yakmıyordu.canımı en çok yakan şey patlayan şekerleri burnumuza atmaya çalışmamızdı herhalde çocukken..

yine koşasım geldi.saklambaç oynayasım..



Bu yüzden..

Çok sevesim var seni.Sadece sevmek.Ömrümün sonuna kadar..

Bekleyesim var seni hiç sıkılmadan,yorulmadan.Yıllardır beklediğim gibi..Beni büyüten saniyeler sana emanet edicek beni..

Şarkılarımı sana söyleyesim var.Her kelimesini seninle hissederek.Hepsi sana yazılmış bak göreceksin.



Hey nerdesin?

Bak işte ben hala burdayım.

Artık sobe zamanı.



30 Mart 2011 Çarşamba

mathilda


Ortak şeyler var  hayatta.onlar gerçekten ortak mı acaba..ahaha şizofrenliğe gel..yani demek istediğim mesela aynı şarkıları sevenler,aynı filmlere bayılan insanlar var..aa ben de o şiire hasta olmuştum falan.tamam seversin de aynı şarkıyı sen 1 milyon kez dinlemişsindir,o 100 defa dinlemiştir..o şarkıyı dinlediğinde sen hüzünleniyorsundur,o neşeleniyordur.sen akşam dinlemeyi seversin.o sabah uyanınca açar falan fıstık..yani aynı şarkıyı sevmek demek ortak yan mı demek anlamıyorum..tamam güzellik hepsi ama kimse birbirinin aynı değil ki..olmasın da zaten.böyle daha güzel..senin anlam katışın,düşünüşün bana da yeni kapılar açacak,düşüncelerin benim için de anlamlı olabilir.yeni kapılar açabilir bana..keşif yaptırabilir.

hem severim ben keşifleri..başkalarını dinlemeyi falan..o anlatsın ben sabaha kadar dinleyeyim onu..konuşmak kadar heyecan verir bana..o konuda cahil olduğumdan falan değil.severim ben dinlemeyi.

bunlar geldi aklıma gece gece..15 saat boyunca uyuyunca kafa yapabiliyor işte bazen.kafam güzel tabirini de seviyorum ben galiba..kafan mı güzel?evet beybi kafam güzel..


KOÇ (21 Mart - 20 Nisan)
Bu hafta, "Allah sevdiği kulunu yanına erken alırmış" sözüne olan genel inanışın bir nebze olsun azalmasına neden olacaksınız...



*inatla hasta olduğumu kabul etmedim.alerji dedim..ama yemişim mikrobu resmen..hapşır hapşır öldüm günlerdir..
*hasta olduğunda derse gitmemek için sebebin olması..güzel olduğun kadar küstahsın da..
*tavuklu makarna,brokoli çorbası derken adam akıllı yemek yemeyi unuttuğumdan hasta olduğumu iddia eden teyzeme,bol acılı tarhanası için teşekkürlerimi sunarım..
*tuvalete giderken karikatür dergisi aramaktan başıma hal gelecek sanırım.kısaca donuma edeceğim yani..
*hastayken extazi almış gibi oluyorum kafam güzel oluyor..yeşil çayların,acı biberlerin,bi tomar hapın buna etkisi nedir bilemiyorum.ben mikroplarla aynı bedende yaşamanın buna yol açtığını düşünüyorum.
*2012  bizim fakültenin bahçesinde çekilmiş gibi..ciddiyim...
*derste epilepsi yerine epilasyon diyen arkadaşımadır tebriklerimin en büyüğü..
*şu üniversite sınavlarının halini gördükçe yırtmışım paçayı diyorum..toka yok,kendi kalemin silgin yok,tek başına gelmek de yok..paralarını teslim edebileceğin biri olmalı..bahçeye gömmeyi düşünmüyorsan tabi..ama bence eksik birşey kalmış..herkese işçi tulumu diksinler.tek tip gelinsin sınavlara..rengi de turuncu olsun..mal gibi.
*koltuğum var ama oturmayı unutuyorum..yerde otururken belim ağrıyor bazen,aa koltuğum vardı benim diyorum.kalkıp oturuyorum..
*şu nezleyi de atlatayım,tamamen iyileşeceğim.

24 Mart 2011 Perşembe

hangi günahın bedeli bu?

Bir yudum daha aldım kahvemden. Klavyeden sesler geliyor. Yine sevdiğim şarkıları dinliyorsun, biliyorum.

Buralarda yağmur artık toprağa küstü, tıpkı benim sana olduğu gibi. Soğuk da kaçar oldu benden. Oysa severdim soğuğu..

Odam kahve kokusuyla dolu, düşlerimin yanakları kızarmış, ellerim herzamanki gibi titrek.

Bak yazıyorum. Umarım okumuyorsundur.

Sana söylemek istediğim şeyler var bugün;

İlki, seni se.. Yo hayır, ilk senden duyana kadar bu sözcüğü yasakladım kendime. Ama seni çok.



Mutsuzken hep yağmur yağsın, mutsuzken yağmurlar siyah yağıyor bu kıyıya. Simsiyah, tıpkı gece gibi, değil mi? Benim gibi sen de seversin geceleri. 


Güzeldir geceler...


22 Mart 2011 Salı

...

kaybolmak rüyalarımda..çıkamamak..mutluyum ben orada..ağlıyorum gözlerim şişmiyor mesela..bu bile mutluluk benim için güzel..her gece başka biriyim rüyalarımda..bazen trombolinde zıplıyorum bazen labirentte tavuk kovalıyorum..mantıksızlığını seviyorum rüyalarımın en çok..sadık oluşlarını seviyorum..her gece uğruyorlar yanıma..bana verilen hediye gibi..özlemek yok rüyalarımda..neyi özlersem yanımda,yakınımda oluyor..hele yalnızlık hiç yok..gece yastığa koyduğumda başımı,eksik olan taraflarım tamamlanıyor sanki..hiç duyulmamış şarkıları dinliyorum,çok mutluyum orada..uyandığımda o kadar üzülüyorum ki..akşamı bekliyorum tekrardan..uyuyorum..seviniyorum gece..mutlu oluyorum..öyle olmasa nasıl yaşayayım ki??