30 Aralık 2010 Perşembe

Eskilerden

Çok severdim bu şarkıyı ufakken..Yaşımı hatırlamıyorum bile.Az önce radyoda dinledim.Seviyorum radyo dinlemeyi.

Eskiden pek bir şey ifade etmezdi..Belki 3 yaşındaydım belki 13.Dedim ya o kısmı bile bulanık.Ama şimdi hem eskiyi hatırlatıyor hem de baya baya anlamlı geliyor.

O kadar çok değiştim ki başkaları istediği için.Olduğun gibi kal diyen olmadı bana..

Hiç olamadı.
Olsun lan.Böyle de güzel.
Ben kendimi seviyorum.Kendimle yaşamak inanılmaz eğlenceli normalde.Bakma şimdi sıkkınım sadece..

Sevmediğim Zaman



Seni sevdiğimi anlayacaksın, sevmediğim zaman.

Pablo Neruda






Yüzyıllardır oynanmasına rağmen hiçbir seyirci; sahneye fırlayıp Romeo’nun zehirli iksiri içmesine engel olmamıştır. Sonunda geminin batacağı bilindiği halde Titanic defalarca izlenmiştir. Bitecektir korkusuyla aşktan kaçarsan hayattan hiçbir tat alamazsın. Çünkü Romeo ölmeli, Titanic batmalı ama aşk her şeye rağmen yaşanmalı.
Adam Fawer




Terk edilen birine 'hayat nasıl gidiyor' diye sorulmaz. Çünkü zaten tek sorun; hayatın devam ediyor olmasıdır.

Paul Auster

Başka Sevmemek


Biz başka severdik. O sebepten 'başka' sevemedik.




Nazım Hikmet






mustang


Mustang alacağım.65 model.Ve içinde bu şarkıyı dinleyeceğim.

29 Aralık 2010 Çarşamba

mükemmel olmak istiyorum!!!

Sıradan zamanlar vardır çoğu kez.Bir de özel anlar vardır.Belki senede bir gün diye tabir edebileceğiniz kadar nadir,bir o kadar da kısa.Onun yanındayken,özel olsun istersin.En özeli olsun.Çok sıradandır dışarıdan bakıldığında.Gözlerine bakarsın,seni seviyorum dersin,elini tutarsın...Herkes gibi..Ama asla sıradan değildir senin için.Mükemmel anlardır o anlar.Merak edersin,acaba o da böyle mi hissediyor diye..Sen herkes gibi görmezsin onu,herkesin baktığı gibi bakmazsın ona.mükemmeldir artık o senin için.

Mükemmel olmak istersin.En güzeli,en cana yakını,en sevimlisi..Dünyadaki herkesten daha güzel olmak istersin.Korkarsın.Mükemmel olamamaktan değil,onun mükemmeli olamamaktan..

şarkı

Orta okuldayken,okula yarım saat kala,okulun karşısında oturan arkadaşıma giderdim.Ezgi..5 kızdık.Hani şu ergen kız grupları olurdu ya onlar gibiydik biraz,biraz da okulun çetesi gibi.Neyse Ezgilerde yaptığımız iki aktivite vardı sims oynamak ve müzik dinlemek.İngilizcemiz my name is seviyesindeydi ama Justin Timberlake'in,Britney'in,Blue'nun şarkılarını falan baya baya söylüyorduk o zaman.Hatta en meşhurundan Tiziano ferro vardı o zaman.Biz ingiliceyi sökmüş italyancaya da yavaşça el atmıştık.

O zamanlarda bir döneme ait bir melodi vardı kafamda.Ama sevgili google bile netleştirememişti melodi ve sözlerini.o zaman bildiğimi sandığım şarkının sözlerini bilmem kaç defa yazmıştım aratmıştım ama nafile..Bildiğim sözler sadece uydurmaymış:)

O kadar kafamı meşgul etmişti ki bir ara..Sonra bulamayınca vazgeçtim.Dün gece radyomu açmış,dersimi çalışır iken(aferim kızım),radyoda çalmaya başladı parça.Allahım resmen ağlayacağım.Şuan ki ingilizcem bir nebze daha kuvvetli olduğundan hemen doğru sözlerini arattım google'da.Google tamam dedi,buldum ben bunu,böyle desene dedi.Ve buldu.Şu an parçanın yaklaşık 80. tekrarındayım.Bir daha kaybetmeyeceğim seni parça.Parça parça diyorum da onun bir adı var.Titiyo dan Come along with me.kamılon kamılon diye az söylemedik bu şarkıyı zamanında..


Bir Kadını Ağlatmak.


Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. Kadınlar her şeye ağlayabilir; bir filme, bir şarkıya, bir yazıya… En az erkekler kadar yani! Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir.Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak ki ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe!

İşte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının. Yutkunamaz, nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır. Gözleri buğulanır kadının sonra.

Ağlamayacağım, der içinden. Ama engel olamaz işte.

Çünkü yüreğine ulaşmıştır birileri ve iğneler saplamaktadır.. Bu acıya ne kadar karşı koyabilir ki bir kadın. İnce ince süzülür yaşlar gözünden; önce birkaç damla, sonra bir yağmur seli… Ve kadın ağlar; hem de çok!

Sanmayın ki gidene ağlar kadın! Gidenin giderken koparttığı yerdir onu ağlatan, orada bıraktığı yaradır. O yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa bile izinin kalacağını bilir kadın; o yüzden ağlar. Ama bilir misiniz, ağlamak kadınları olgunlaştırır. Her damla, daha çok kadın yapar kadınları. Her damla bir derstir çünkü.

Bazen kadınlar ağladığında çoğu insan, ağlama niye ağlıyorsun ki, değmez onun için derler. Bilmediklerindendir böyle demeleri. Çünkü yürekleri acıyan kadınlar ağlamazlarsa, ölürler.

İçlerindeki zehirdir onları öldüren! Ağlayarak o zehirden kurtulur kadınlar, o irini temizlerler yaralarındaki! Çünkü bilirler, o irin temizlenmezse iltihaba dönüşür yaraları.

Dönüşmemesi lazımdır oysa. O yüzden de bolca ağlarlar.

Zaman geçer sonra. Kadınlar kendilerine sarılmayı öğrenirler. Umarım öğrenirler, yoksa ruhlar sapkın yollara çarpar kendini. Sapan ruhların doğru yolu bulması da yeni acılar demektir. Bunu bilir kadınlar, o yüzden eninde sonunda öğrenirler kendilerine sarılmayı…

Çok ağlayan kadınlar, bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında. Her damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça inandıkları aşk gerçeği onların gözünde küçülür. Küçüldükçe değerini yitirir ve işte o zaman kendilerine sarılıp, yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden.
Güçlü, yenilmez, mağrur ve aşka inanmayan…


İnsanlar soruyorlar çoğu zaman neden bu kadar çok bekar kadın var diye; hepsi kariyer derdinde olan. Çünkü inançlarını yitirdi o kadınlar.
Zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki, o kadar çok ağladılar ki! Artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına inanıyorlar, o yüzden kendilerine sarılıyorlar.

Çünkü biliyorlar ki sarıldıkları adamlar onları hak etmedi; hem de hiçbir zaman! Hep bir çıkarları oldu sarıldıkları adamların. E.. o zaman niye sarılsınlar ki!

Niye sarılalım ki!

Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa bilin ki olgunlaşıyordur.

Bilin ki, gerçekleri kabul etmeye başlamıştır.

Bilin ki, artık aşkın olmadığına inanmıştır.


Bilin ki, sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır.
O da kim, ne diye sormayın artık. Çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda kendilerine sarılırlar çünkü.

Aziz Nesin.

hehey

Gargamel de kötüydü ama şirinleri görebiliyordu..

çirkin ördek yavrusu

En azından kardeşleri dürüstmüş çirkin ördek yavrusunun.Kendilerine güzel gelmediği halde güzelsin dememişler.Çirkin ördek yavrusu ördeklerinin arasında güzel olmadığını bilmiş hep.Gözlerinin içine bakarak güzelsin demiş olsaydı ördek kardeşi ve çirkin ördek yavrusu bunun yalan olduğunu sonradan öğrenmiş olsaydı...

bu yemekte bişey eksik ama ne?

Hayal gücünü kullan.Dur yardım edeyim.Feci aşkın depreşti,hani annen kurabiye yaparda pişmesini beklersin ya o kokular eşliğinde..Amma zordur o an beklemek.yerinde duramazsın.O kadar sabırsız olursun ki ama mutlusundur da tabi bi yandan..buraya kadar tamam mı?hah,şimdi o kurabiyenin aslında komşunun kurabiyesi olduğunu düşün.Belki verirse iki tane yersin gibi.Sen tamam,miden asidin  pavlovun köpeği misali tastamam,aslında kurabiye bile tamam.ama senin değil,sana ait değil.Sen sana ait sanıyorsun uzun süre,ama hiç senin olmamış.Ağzının kenarını silersin,oturup yemekteyiz izlersin.

Mesela,matematik sınavına gireceksin.Ama öyle böyle değil fena çalışmışsın.soruları devireceğini hayal ediyorsun.Sınava dakikalar kalmış.Kalemini yontmuşsun,kokulu silgin bile var.Her zamankinden daha hazırsın.İlk kez bir sınavın bu kadar iyi geçecek.Seninle ilgili bir problem yok yani.Ama kağıdı eline aldığında şok oluyorsun.O günkü sınav matematik değil,edebiyat sınavıymış meğer.Sen tamam,hazırlığın tamam,modun tamam,emeğin tamam..ama yanlış sınava..yanlış zamanlama!!


En basitinden vitrinde gördüğün elbise..Denemek için mağazaya girersin,bedenini bulursun.Kabine girip soyunursun,elbiseyi askıdan çıkarırsın,fermuarını açarsın.giyersin.Fermuarını kapatırsın.Aynada kendine bakarsın.Tastamam olmuştur.Kendini hiç bu kadar güzel görmemişsindir.O kadar mükemmel bi uyumur ki bu.Hayran hayran seyredersin fiziğini aynada.Elbiseyi çıkarırsın,fiyatına bakarsın.Ve tatamm...Belki de maaşın kadar.O elbise sana pahalıya patlayacaktır belli.O elbiseyi alırsan bir sürü şeyden fedakarlık etmen gerekecek,arkadaşlarınla dışarıya çıkamayacaksın,sporuna gidemeyeceksin vs..Onun bedelini ödeyene kadar hiçbirşey yapamayacaksın.Almamaya karar verirsin.Elbiseyi asarsın o saçma kabinlerdeki saçma askılara.Kabinin perdesini açarsın.Geri dönüp tekrar elbiseye bakarsın.Herşey tamamdı,çok güzeldi.Ee ne oldu?Eksik işte.Gene eksik.


Hiçbir zaman hiçbir şey tamamlanamıyor bu hayatta emin olun.Çok mu güzel herşey,çok mu mükemmel?O zaman kesin sizde bir eksik vardır.Gurur gibi..

Yorulmak

Bazen yorulduğumuzda hayatın pause tuşuna basıp,şu amansız çabalamaya ara versek..Sonra daha güçlü dönsek geri.Çok mu şey istiyorum..

Belki..

27 Aralık 2010 Pazartesi

EĞER...!!!!


O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...

Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!

Can yücel

21 Aralık 2010 Salı

öylesine yazı

O kadar zor olur ki bazı durumlarda kelimeleri yan yana koymak..Sessiz kalırsın olmaz,konuşursun ,onun da bi anlamı olmaz.öyle arada kalırsın.Sen,dersin ağlarsın,ben dersin ağlarsın..Biz demek istersin.Yapamazsın.Birden iki kişilik bi hayattan,tek kişilik hayata düşmek acıtır içini..Oyunları bile single player da oynamak zorundasındır.Ya da bir mağazaya girdiğinde yalnız kadın reyonuna bakarsın.Tek kişisindir çünkü.

Hayallerini tek başına kurmak zorundasındır.Öylesi de zor olur zaten.o yüzden hayal kurmaz sadece dümdüz yaşarsın..Desensiz,hatta baklava dilimsiz kazak gibi..Sevdiği yemekleri,sevdiği oyunları,çıkma yıl dönümünü,doğum günü tarihlerini..Hepsini unutmak zorunda kalırsın.Unutmalısındır çünkü..kural böyledir..Mesela 24 temmuz olduğunda 23 temmuzdan farksız yaşaman gerekir o günü..Ya da 19 şubatta takvime bile bakmaman..

Geriye dönüp bakacaksın bir gün.Ya da mesela çocuğunun doğum gününü kutlarken ,o da yan masada arkadaşlarıyla oturuyor olacak.Merhaba diyeceksin.Sarılmak isteyeceksin,onsuz geçen zamanın hasretini  bir anda silmek için.Ama sadece elini sıkacaksın şanslıysan.İyi bir ayrılık yaşadıysan.Eğer senden nefret ederek gittiyse seni görmezden gelecek,belki de oradan uzaklaşıp gidecek.

Tekrar geriye dönüp bakacaksın..Ya da mesela arkadaşlarınla öylesine bir filme gideceksin bir gün.Mısırını kolanı alıp oturacaksın.Arkana yaslanacaksın.Filmin yönetmeni kısmında onun adı geçecek..Komedi filmi olmasına rağmen ağlayacaksın filmde.Hem gururlanacaksın başardı işte diye..Hem de kızacaksın birlikte kurduğunuz hayalleri başkalarıyla gerçekleştirdi diye..Film bitmeden çıkacaksın,lavaboda ağlayacaksın,yolda ağlayacaksın,eve geldiğinde uyuyakalana kadar ağlayacaksın.

Tekrar geriye dönüp bakacaksın bir gün.Ya da mesela öylesine yolda yürürken karşıda göreceksin onu.Bir zamanlar tüm sıcaklığını bildiğin ellerini başka bir kız tutmuş olacak.Gülümseyeceksin.Merhaba diyecek sana.Belki de görmeden geçip gidecek yanından..

en acısı da en son gördüğün gün aslında onu son gördüğünü biliyor olman olacak galiba..Ayrılmak için bir sebebin olmadığı halde onu bir daha göremeyecek olmayı bilmek.Otobüse bindirirken seni,o hayallerini anlatacak.Tekrar kavuşacağınız günü,alacağınız şeyleri,hatta evinizin eşyalarını. o bunları anlatırken,sen yüzüne bile bakamayacaksın onun.Gözlerini gördüğünde ağlamaktan korkarak karşıya bakacaksın.Çok içme,kendine iyi bak diyeceksin.Sonra da iki gün sonra ayrılacak senden.Hiç onları söylememiş gibi..

Bunlar olduktan belki de 30 sene sonra tekrar geriye dönüp..Neyse,sen iyisi mi hiç dönme..



Tıpçı değil tüpçü

Hayatta kendi seçimimiz olmayan yollara gireriz bazen.'ne olmak istiyorsun büyüyünce' sorusu genelde çocuklukta kalır.Hatta 7 yaşını bile doldurtmaz bu soru çocuğa.İlk okula başlar başlamaz,ailesi onun yolunu zaten çizmiştir.Çoğu zaman 'doktor olsun avukat olsun' derdine düşülür.Çok nadirdir 'sporcu olsun,tiyatrocu olsun,ressam olsun'.Hiç yoktur 'kendi istediğini olsun'.

Laf olsun diye sorulur.Büyüyünce ne olacaksın?İtfaiyeci..Gülünür tabi..Oyuncak itfaiye arabaları alınır istiyor diye mesela.minik kıyafetler alınır kırmızı..Minyatür itfaiyeci gibi dolanır çocuk ortalıkta.Resimleri çekilir..çok değil bundan 10 sene sonra üniversite sınavına girer çocuk..Ve annesi babası alır tercih kağıdını ellerine..
   1)XXXXXX üniversitesi tıp fakültesi
   2)XXXXX üniversitesi tıp fakültesi
   3)....
   4)...

Böyle sürer gider bu.Çocuk hayallerinden vazgeçer.Çünkü seçim yapmak zorundadır.Ailesi,çocuğun hayalleriyle anlaşamaz.Çocukta mecburen hayallerini tercih eder.

Nadiren hayallerini tercih eden bir grup da yok değil tabi.Ailesinin desteği olmadan,hayata en gerilerden başlamak zorunda kalanlar bunlar.Hani şu anne günlerinde 'safiye hanımın oğlu da çok hayırsız çıktı.küpesi kulağında,ben sinema çekicem diyormuş..'  ya da 'o da bişey mi..Üstkattakinin kızı evden kaçmış,manken olacağım diyormuş.Ne günlere kaldık yarabbim'  diye bahsi geçen çocuklar bunlar.Asi diye nitelendirdiklerimiz.Hayatlarını başkalarına teslim etmeyenler...

Peki ben öğretmen olmak istemiyorsam,çünkü çocukları sevmiyorsam?Ya da kan görmeye dayanamazken beni doktor olmaya zorladıysanız?En kötüsü içimde hep bambaşka bir hayat yaşamak varsa?

Yani kısacası hayatta örnek olmak değil,ördek olmak istiyorsam ne olacak?



19 Aralık 2010 Pazar

dilek perisi


Bir peri hayal ediyorum,gözlerimi kapatıp.Geliyor odama ve soruyor...
3 dilek hakkın var,ne olmasını istersin hayatında?

Düşünüyorum.Ağzımdan çıkacaklar önemli.düşünmek gerek.Ev,araba,para,güzellik,eş,çocuklar,mutluluk..hayır değil..Düşünüyorum.Hepsine sahip olabilirim istersem.Bu farklı birşey olmalı.

İlk dileğimi söylüyorum..Bundan sonra ben ölene kadar arka planda hep frank sinatra çalacak.Peri kızı torpil geçip bir de plaktan dinletmeye başlıyor o şarkıları bana..ve ikinci dileğime geçiyoruz..İkinci dileğimde rüyalarımda artık tam şu an aklımdan geçeni göreceğim hem de ömür boyu diyorum..Kabul ediyor benim sevgili perim.Denemek için uyutuyor beni.Mutlu bir şekilde uyanıyorum.Tamam diyorum bayıldım buna.üçüncüye geçelim mi?Ve söylüyorum son dileğimi.Benim bir sevgilim var.Onunla ömür boyu hiç ayrılmayalım.Peki diyor.Onun kollarında öleceksin.bu dileğinde yerine geldi.

Peki söyle bakalım merak ettim,neden bunları diledin?
Fondaki şarkıyı Stranger in the night yapıp anlatmaya başlıyorum.

Frank sinatra çalmalı ben yaşarken.evet..film tadında yaşamalıyım hayatımın geri kalanını..Başrol oyuncusuymuşum gibi..üzülürken bile filmin içinde olduğumu zannetmeliyim.Senaryo gereği ağlayacağım,repliklerimi söyleyeceğim.gerçeğe uygun olacak..günlerce hatta belki de aylarca hiç bitmeyecek çekimler..sonra ışıklar kapanacak.yönetmen terini silecek.gelip bana teşekkür edecek..üzüntüm de mutluluğum da o filmde kalacak..evet frank sinatra çalmalı hayatımın fon müziğinde ve ben film tadında yaşamalıyım hayatı..


Üçüncü dileğim çok basit.Sevgilimin beni çok sevdiğini biliyorum.Beni sevmesini dilemedim o yüzden.Sadece hatalarım yüzünden onu kaybetmek istemiyorum.film tadındaki hayatımın baş rolünü onunla paylaşmak istiyorum.Ömür boyu gitmesin bir yere.Çekimler dışında birbirimizi yiyelim ama biraz profesyonellik lütfen!senaryo gereği şu an beni öpmesi gerekiyor.Sunrise in the morning çalabilir arka planda beni öperken.Sevişirken This is my love çalmalı.Hamileliğim boyunca aş ereceğim.Ve hep downtown çalacak.Yaşlanacağız.Albümleri açacağım ben bayramlarda.Şeker bayramındaki çikolata reklamları gibi önce hüzünleneceğiz resimlere bakıp.Hey gidi günler diyecek,yaşlandık be hanım.Hadi be ordan diyeceğim,fark ettirmeden gözümün yaşını silerken.o sırada Yesterday çalacak tabi.Sonra kapıda araba duracak.Çoluk çocuk,torunlar falan eve koşmaya başlayacak.birden neşeleneceğiz.Thats amore çalacak.Ben kek falan yapacağım. O kadar güzel bir film olacak ki bu.İkimizde filmin büyüsünden kaçamayacağız.

Peki ya ikinci dileğin?

Onu atladım mı?Çok uyuyorum.Neredeyse bir günün yarısı kadar.O film tadında hayatı kaçırıp geceleri kabus dolu rüyalarla hayatımı ziyan etmek istemiyorum.

Anladım ama ne görmek istedin?

Ne olabilir?

Hadi ama..söylemeyecek misin?

Rol arkadaşımı tabi ki.Şeyy..Ben uyurken bile onu çok özlüyorum da..