17 Mayıs 2011 Salı

....

Şimdi nerelerdesin kimbilir..Uzaklarda mısın?Çok mu uzaksın bana..Belki de bu şehirdesin.Sanmam.Çok saçma.Yanında kim var?Gerçi bensizken kiminle olduğunun ne önemi var.Merak da ediyorum içten içe aslında.Mutlu musun,aradığını bulabildin mi diye.Nasılsın?Öylesine sormuyorum.İyiyim deyip geçiştirme.Ben mi?İyiyim.

Ayrılacaktık,biliyordum.Kader mi bu?Anladım bilmiyorsun.Ben de pek bilmiyorum,kaderi.Bakma öyle dik dik.Benim yüzümden değildi.Kaderi de suçlamıyorum,peki.Bitmesi gerekiyordu,bitti.Hissettin mi?Nasıl neyi?Bir yıl önceki mutluluğu.Hissetmedin mi.Eyvahlar olsun:)gülümsüyorsun.Hissetmişsin işte..

Beni sevdin mi deme.Biliyorsun işte.Zaten şu an bana sorma.Yanındakine sor.O söylesin.Seviyorum desin.Çok seviyorum desin.Sen bir daha söyle de.Seviyorum desin tekrar.Ama sen uzatmaları sevmezsin,bilirim.Seviyorum desin,kafi.

Eski sevgililerini sayarken beni de say ona.Ama öylece sayma.Hatalar yapmasaydı,çocukça davranmasaydı,şimdi yanımda o olurdu de.Onu çok seviyordum de.Gözlerine bak onun..Ben onu çok seviyordum ama o bana aşıktı de.

Ya da deme.Tamam.
Dersen saçma olur.Biliyorum.Anılar bile istemedin benimle ilgili.Beni mi anlatacaksın bir de tutup.Deme.
Zaten kime ne faydası olacak bu saatten sonra.Sadece acıtır benim de içimi o kadar.



Tamam tamam,uzattım biliyorum.
Git hadi.

2 Nisan 2011 Cumartesi

son


HIÇ BİTMEZ SANILAN AŞKIN BİTTİĞİNİ ANLAMAK:gerçeklerle er ya da geç yüzleşileceğinden bir gün mutlaka idrak edilen ama kabullenme sürecinin sancılı geçmesi sebebiyle hiç ummadığınız anda yüzünüze inen bir tokat gibidir.
''bana bitmeyen bir tek şey söyle 
söyle, sonsuza inanayım..''

küçük prens

21.bölümden alıntıdır
“Günaydın” dedi tilki.
“Günaydın” dedi küçük prens kibarca. Ama etrafına baktığında kimseyi göremedi.
“Buradayım! Elma ağacının altında.”
“Sen kimsin? Çok güzel görünüyorsun.”
“Ben bir tilkiyim.”
“Gel, birlikte oynayalım. Öyle mutsuzum ki” dedi küçük prens.
“Seninle oynayamam” dedi tilki, “ ben evcil bir hayvan değilim.”
“Buna çok üzüldüm” dedi küçük prens. Ama biraz düşündükten sonra: ”Evcil ne demek?” diye sordu.
“Anladığım kadarıyla burada yaşamıyorsun” dedi tilki, “kimi arıyorsun?”
“İnsanları arıyorum,” dedi küçük prens, “ peki ama ‘evcil’ ne demek?”
“İnsanlar,” dedi tilki, “tüfeklerle dolaşırlar ve avlanırlar. Tam bir baş belasıdırlar. Bir de tavuk yetiştirirler. Tüm işleri bundan ibarettir. Sen de mi tavuk arıyorsun?”
“Hayır, ben arkadaş arıyorum. Ama ‘evcil’ ne demek?”
“Bu pek sık unutulan bir şeydir. ‘Bağ kurmak’ anlamına gelir.”
“Bağ kurmak mı?”













“Evet. Örneğin, sen benim için sadece küçük bir çocuksun. Diğer küçük çocuklardan hiçbir farkın yok benim için. Sana ihtiyacım da yok. Aynı şekilde, ben de senin için dünyadaki yüz binlerce tilkiden biriyim sadece. Bana ihtiyaç duymuyorsun. Ama beni evcilleştirirsen eğer, birbirimize ihtiyacımız olacak Sen benim için tek ve işsiz olacaksın, ben de senin için.”
“Anlamaya başlıyorum” dedi küçük prens. “Bir çiçek var. Sanırım o beni evcilleştirdi.”
“Olabilir. Dünyada her şey mümkündür.” dedi tilki.
“Ama bu çiçek dünyada değil.”
Tilki şaşırmıştı. “Başka bir gezegende mi?”
“Evet.”
“Peki orada avcılar da var mı?”
“Hayır, yok.”
“Bu çok ilginç. Peki ya tavuklar?”
“Hayır. Tavuklar da yok.”
“Eh, hiçbir yer mükemmel değildir” dedi tilki içini çekerek. Sonra kendini anlatmaya başladı:
“Yaşamım çok monotondur. Ben tavukları avlarım, avcılar da beni.


Bütün tavuklar birbirine benzer. Bütün insanlar da öyle. Bu yüzden biraz sıkılıyorum. Ama beni evcilleştirirsen eğer, yaşamıma bir güneş doğmuş olacak. Senin ayak seslerin benim için diğerlerinden farklı olacak. Ayak sesi duyduğum zaman hemen saklanırım. Ama seninkiler, bir müzik sesi gibi beni gizlendiğim yerden çıkaracaklar. Şu ekin tarlalarını görüyor musun? Ben ekmek yemem. Buğday benim hiçbir işime yaramaz. Bu yüzden de bu tarlalar bana hiçbir şey hatırlatmazlar. Buna üzülüyorum. Ama sen beni evcilleştirseydin, bu harika olurdu. Altın renkli saçların var senin. Ben de altın renkli başakları görünce seni hatırlardım. Ve rüzgarda çıkardıkları sesi severdim.
Sustu tilki ve uzun bir süre küçük prensi izledi.
“Senden rica ediyorum. Lütfen beni evcilleştir!” dedi.
“Elbette” dedi küçük prens. “Ama pek fazla vaktim yok. Yeni arkadaşlar edinmem ve birçok şeyi anlayabilmem gerekiyor.”
“Sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin” dedi tilki. “İnsanlarınsa hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Her şeyi dükkandan hazır alırlar. Ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de, hiç arkadaşları olmaz. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni!”
“Ne yapmam gerekiyor peki?” diye sordu küçük prens.
“Çok sabırlı olman gerekiyor. Önce çimenlerin üstüne, biraz uzağıma oturmalısın. Ben gözümün ucuyla seni izleyeceğim, sen hiçbir şey söylemeyeceksin. Sözcükler yanlış anlamalara neden olurlar. Ama her gün, biraz daha yakına gelebilirsin.”
Ertesi gün küçük prens yine geldi.
“Her gün aynı saatte gelmelisin” dedi tilki. “Örneğin öğleden sonra saat dörtte gelirsen, ben saat üçte kendimi mutlu hissetmeye başlarım. Zaman ilerledikçe de daha mutlu olurum. Saat dörtte endişelenmeye ve üzülmeye başlarım. Mutluluğun bedelini öğrenirim.

1 Nisan 2011 Cuma

bitmesin


Ah ne zormuş bitsin demek 
Hala severken seni 
Dudaklarını öpmemek 
Bir yabancı gibi 

Bilirsin ayrılık konusunda 
İyi değiliz ikimiz de 
Bir kıvılcım yeterdi her zaman 
Koşup geri dönmemize 

Değmesin ellerimiz 
Buluşmasın bu gözler 
Yine erir gideriz 
Unutulur yeminler 

Biz hiç beceremedik 
Sevmeyi de terk etmeyi de 
Aşk kokan dudakların 
Karşısında direnmeyi de 

Biz hiç beceremedik 
Sevmeyi de terk etmeyi de 
Aşk dolu mısraların 
Karşısında direnmeyi de 

İşte bir kez daha 
Durup karşında 
Belki de son defa 
Soruyorum sana 

Bitti mi hikayemiz? 
Bu ne biçim son böyle? 
Değmez miydi sevgimiz 
Savaşıp direnmeye? 

Biz hiç beceremedik 
Sevmeyi de terk etmeyi de 
Kendimize sahip çıkıp 
Dünyayla yüzleşmeyi de 

Biz hiç beceremedik 
Sevmeyi de terk etmeyi de 
Koktuğumuz o gözlerin 
Karşısında direnmeyi de 

Bitmesin hikayemiz.

Gidersen

güzel şarkı..

31 Mart 2011 Perşembe

Çocuk olmak istiyorum !!!



Çocuk olmak istiyorum yine
Ne hayat kavgası
Ne aşk belası
Ne de gönül yarası ...
Çocuk olmak istiyorum yine
Ne sabah erken kalkma duygusu
Ne de yıllar geçiyor korkusu
Çocuk olmak istiyorum yine
Hani bir oyuncak tutkusu
Bahçelerden meyva çalarken ev sahibine yakalanma korkusu
Bayramlarda yeni kıyafet sevinci o sevinçle uyuyamama...
Anne dizinde huzuru bulma...
Çocuk olmak istiyorum yine
Hani dünyayı çok güzel görme duygusu...
Çocuk olmak istiyorum
Doyasıya çocuk olmak
Sevimli
Mutlu ve umutları olan küçük bir kız çocuğu.

sobe

Yağmur yağdı.dışarı çıkmaya karar verdim günler sonra ilk kez.ben üzerimi giyinene kadar dindi yağmur.yine de çıktım.en sevdiğim beremi giydim.hani şu kahverengiyi.

her zaman gittiğim yolun tam tersine yürüdüm.hayatın olmadığı tarafa.dağa doğru..ben yürüdükçe beton azaldı toprak arttı..sonra fark ettim ki yağmur çok derin yaralar açmış toprakta.çok derin..

sonra yine yağmur yağmaya başladı.aynı anda benimde yaşlar süzüldü yanaklarımdan..yağmur gitgide arttı.yürüdüm.sonuna kadar..gidebildiğim yere kadar.ağladım duygusuzca..bomboştu içim..ağladım ama hissetmediğimi fark ettim artık.aslan bi ceylanı yemeğe başladığında ceylan bi süre sonra normalmiş gibi seyreder ya kendi yenmesini..boş gözlerle izler..acı duymaz.uyuşur..öyle işte..


sonra,çocukken yağmurun altında saklambaç oynadığımız zamanlar geldi durduk yere aklıma.bulunmayı beklerken ki sabırsızlığımla,heyecanımı özledim..soğuktan titreyerek oynardık..heyecan içinde..çocukları kıskanıyorum,çocukluğumu özlediğim için..o zaman ki hayallerimi,arzularımı özlüyorum..o zaman ki ağlamalarım bile can yakmıyordu.canımı en çok yakan şey patlayan şekerleri burnumuza atmaya çalışmamızdı herhalde çocukken..

yine koşasım geldi.saklambaç oynayasım..



Bu yüzden..

Çok sevesim var seni.Sadece sevmek.Ömrümün sonuna kadar..

Bekleyesim var seni hiç sıkılmadan,yorulmadan.Yıllardır beklediğim gibi..Beni büyüten saniyeler sana emanet edicek beni..

Şarkılarımı sana söyleyesim var.Her kelimesini seninle hissederek.Hepsi sana yazılmış bak göreceksin.



Hey nerdesin?

Bak işte ben hala burdayım.

Artık sobe zamanı.



30 Mart 2011 Çarşamba

mathilda


Ortak şeyler var  hayatta.onlar gerçekten ortak mı acaba..ahaha şizofrenliğe gel..yani demek istediğim mesela aynı şarkıları sevenler,aynı filmlere bayılan insanlar var..aa ben de o şiire hasta olmuştum falan.tamam seversin de aynı şarkıyı sen 1 milyon kez dinlemişsindir,o 100 defa dinlemiştir..o şarkıyı dinlediğinde sen hüzünleniyorsundur,o neşeleniyordur.sen akşam dinlemeyi seversin.o sabah uyanınca açar falan fıstık..yani aynı şarkıyı sevmek demek ortak yan mı demek anlamıyorum..tamam güzellik hepsi ama kimse birbirinin aynı değil ki..olmasın da zaten.böyle daha güzel..senin anlam katışın,düşünüşün bana da yeni kapılar açacak,düşüncelerin benim için de anlamlı olabilir.yeni kapılar açabilir bana..keşif yaptırabilir.

hem severim ben keşifleri..başkalarını dinlemeyi falan..o anlatsın ben sabaha kadar dinleyeyim onu..konuşmak kadar heyecan verir bana..o konuda cahil olduğumdan falan değil.severim ben dinlemeyi.

bunlar geldi aklıma gece gece..15 saat boyunca uyuyunca kafa yapabiliyor işte bazen.kafam güzel tabirini de seviyorum ben galiba..kafan mı güzel?evet beybi kafam güzel..


KOÇ (21 Mart - 20 Nisan)
Bu hafta, "Allah sevdiği kulunu yanına erken alırmış" sözüne olan genel inanışın bir nebze olsun azalmasına neden olacaksınız...



*inatla hasta olduğumu kabul etmedim.alerji dedim..ama yemişim mikrobu resmen..hapşır hapşır öldüm günlerdir..
*hasta olduğunda derse gitmemek için sebebin olması..güzel olduğun kadar küstahsın da..
*tavuklu makarna,brokoli çorbası derken adam akıllı yemek yemeyi unuttuğumdan hasta olduğumu iddia eden teyzeme,bol acılı tarhanası için teşekkürlerimi sunarım..
*tuvalete giderken karikatür dergisi aramaktan başıma hal gelecek sanırım.kısaca donuma edeceğim yani..
*hastayken extazi almış gibi oluyorum kafam güzel oluyor..yeşil çayların,acı biberlerin,bi tomar hapın buna etkisi nedir bilemiyorum.ben mikroplarla aynı bedende yaşamanın buna yol açtığını düşünüyorum.
*2012  bizim fakültenin bahçesinde çekilmiş gibi..ciddiyim...
*derste epilepsi yerine epilasyon diyen arkadaşımadır tebriklerimin en büyüğü..
*şu üniversite sınavlarının halini gördükçe yırtmışım paçayı diyorum..toka yok,kendi kalemin silgin yok,tek başına gelmek de yok..paralarını teslim edebileceğin biri olmalı..bahçeye gömmeyi düşünmüyorsan tabi..ama bence eksik birşey kalmış..herkese işçi tulumu diksinler.tek tip gelinsin sınavlara..rengi de turuncu olsun..mal gibi.
*koltuğum var ama oturmayı unutuyorum..yerde otururken belim ağrıyor bazen,aa koltuğum vardı benim diyorum.kalkıp oturuyorum..
*şu nezleyi de atlatayım,tamamen iyileşeceğim.

24 Mart 2011 Perşembe

hangi günahın bedeli bu?

Bir yudum daha aldım kahvemden. Klavyeden sesler geliyor. Yine sevdiğim şarkıları dinliyorsun, biliyorum.

Buralarda yağmur artık toprağa küstü, tıpkı benim sana olduğu gibi. Soğuk da kaçar oldu benden. Oysa severdim soğuğu..

Odam kahve kokusuyla dolu, düşlerimin yanakları kızarmış, ellerim herzamanki gibi titrek.

Bak yazıyorum. Umarım okumuyorsundur.

Sana söylemek istediğim şeyler var bugün;

İlki, seni se.. Yo hayır, ilk senden duyana kadar bu sözcüğü yasakladım kendime. Ama seni çok.



Mutsuzken hep yağmur yağsın, mutsuzken yağmurlar siyah yağıyor bu kıyıya. Simsiyah, tıpkı gece gibi, değil mi? Benim gibi sen de seversin geceleri. 


Güzeldir geceler...


22 Mart 2011 Salı

...

kaybolmak rüyalarımda..çıkamamak..mutluyum ben orada..ağlıyorum gözlerim şişmiyor mesela..bu bile mutluluk benim için güzel..her gece başka biriyim rüyalarımda..bazen trombolinde zıplıyorum bazen labirentte tavuk kovalıyorum..mantıksızlığını seviyorum rüyalarımın en çok..sadık oluşlarını seviyorum..her gece uğruyorlar yanıma..bana verilen hediye gibi..özlemek yok rüyalarımda..neyi özlersem yanımda,yakınımda oluyor..hele yalnızlık hiç yok..gece yastığa koyduğumda başımı,eksik olan taraflarım tamamlanıyor sanki..hiç duyulmamış şarkıları dinliyorum,çok mutluyum orada..uyandığımda o kadar üzülüyorum ki..akşamı bekliyorum tekrardan..uyuyorum..seviniyorum gece..mutlu oluyorum..öyle olmasa nasıl yaşayayım ki??

21 Mart 2011 Pazartesi

-hala yalnız mısın?
  -sadece özgür..
-peki mutsuz?
  -sadece alışmış..
-peki ya aşık?
  -sadece eksik..peki ya sen?hala bekliyorsun..
-beklemek,şimdi hiç duymayan birine dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar anlamasız..
  -peki ya umut?
-umut şimdi hiç görmeyen birine gök kuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız..

29 Ocak 2011 Cumartesi

..

hiç özrü yoktu,çünkü özrü kabahatinden büyüktü hepsinin.kahraman olmaya gerek yoktu.iki kişiydik sadece,ha sen beni kurtarmışsın ha ben seni.gereksizdi.pamuk prensesi öldüremeyen avcı misali,neden öldürememişti sahi?ya da kırmızı başlıklı kızı yiyen kurt çok mu kötüydü ki?ya da gargamel?en delisi de pinokyo olsa gerek.gepettoyla mutlu mesut yaşamadılar mı en sonunda.

salaklık çekilmez bela.salak olmak başa bela.20 yaş en büyük illetmiş.hata yapmadan öğrenilemiyorsa,okullar neden var?ya da bu yaştaki hatalarımı neden kimse öğretmedi bana?niye gargamelle şirinler dost olamadı,çok mu zordu?bi evde iki güzel olsaydı,kraliçe prensesi kıskanmasaydı,birlikte cilt maskei yaptırıp,kuaföre gitselerdi,hayat daha güzel olmaz mıydı..ve daha basit.hatasız.ve yapılan hataların mesela bedeli olmasaydı..

joker hele..masal kahramanı gibi.batman mi joker mi iyilik tarafında olan?tartışmalı..jokerin amacı neydi?herkesin kötü bi tarafı olabileceğini göstermek değil mi?ee ne oldu sonunda.haklı çıkmadı mı.

hep söylüyorum,masalalar,filmler,şarkılar olmasaydı,hayat daha güzel olurdu diye.onlar yüzünden siyahla beyazı öğrendik,griyi değil.kabul edemedik karşımızdakini,eğer birazcık kötüyse siyahtır dedik,ya hep ya hiç prensibi.filmler yüzünden mucizelere inandık,çabalamadık.gerçek aşkı bulacağımıza inandırdık kendimizi.bulduğumuzdaysa bilemedik kıymetini.gerçek aşk diyorum da,bu zırvalıkları da filmlerden öğrenmedik mi..gerçek ne aşk ne..hepsi bombok işte..daha türkçesi,bitti işte..herşey bitti..

28 Ocak 2011 Cuma

this is from kaptan spark

*optik kağıda duyulan eşsiz sevgim..
*beş kere altı otuz,beş kere yedi otuz beş,beş kere sekiz kırk,beş kere dokuz kırk beş..
*bi insan her seferinde aynı taşa nasıl basar,o taşın altı her seferinde nasıl suyla dolu olur,nasıl yarabbim.
*mutsuz olmak,kışın sıcak pijamalarını çıkarıp,soğuk bi kazak giymek gibi..
*mutlu olmak,izlediğin dizinin bu haftaki bölümünün çıkmış olması..
*finallerimden aklımda kalan bir sürü şey var..en çok özlediğim (!) sabahları 5 te uyanmak olacak sanırım ha bir de vitaminsiz yaşayabildiğimi ispatladım.
*tekrar mutsuz olmak,başka yere yatıya gittiğinde lens kutunu unutmuş olmak,allahım ne yapacağım ben..
*tatilde yalnız film izleyip kitap okuyacağım.en büyük derdim kitabın arasından ayracın düşmüş olması,en büyük 2. derdim ise film izlerken kola almaya gitmeyen kardeşim olacak.
*bebek nasıl bi mucizedir yarabbim.3 kiloluk şey resmen bizim gibi davranıyor,gülüyor falan,inanası gelmiyor insanın.
*çocuklarında nasıl bi dikkati varmış.az önce 8 yaşındaki kuzenimle film izlerken geri al dedi.ya izle bişey olmadı dedim.metroda başka bi karakterin kulaklığından 1,6 sn duyulan müzik hoşuna gitmiş.tekrar dinledi.ben o saatten sonra film izleyemedim.
*şu an ailemle deniz kenarında  balık yeme planımız varken,teyzemin bizler için makarna yapıyor olması,buna da şükür.
*yaşlı olmak güzel.ananemi görünce yaşlanmak güzelmiş diyorum.
*öğrenci işlerine uğradım gitmeden önce.giremedim.büt tarihlerini soranlar tarafından işgal edilmişti.allahım sana şükürler ola.makarnadan sonra bir kez daha..
*kaybolmayan aşk istiyoruz.bu da sana gelsin..

22 Ocak 2011 Cumartesi

bırakmayacağım bekleme

sonu yok bu yolun artık benim için.bırakmayacağım da bekleme sakın.sen beni düşünme yalnız,keyfine bak.bensizmiş gibi yaşa hayatını.ufak bi umut,belki 3-5 günlük mutluluk.hiçbir şey istemem ben başka.
senden başka.

20 Ocak 2011 Perşembe

yazı

*odamda tabağın içinde,çürümeye terk edilmiş bi portakalım var.üzülüyorum.
*risk nedir?risk yarın iki sınavım olduğu halde benim burada yazı yazıyor olmamdır.
*şarkı söylemek güzel şey vesselam..türkü söylemek daha can.
*hastanenin tuvaletinden pantolonunu çekmeden çıkan teyze gördüm.abartmıyorum istesem tüm namehrem kısmını görürdüm.ama bakmadım.neyse başka kimse görmedi.
*annenden nesquik istediğinde,sıradan bi kakaolu süt getirmesidir çocukluktaki intihar sebebin.hayat zor.
*ergenlerin facebookta 15 tane ebeveyn ekleyip,39 tane kardeş eklemesi,ha üstüne üstlük 80 tane de çocuk var.beni kahreden en büyük şeylerden sanırım.
*iyileşmek,güzel..
*klasik sorular var sıkıldığım.eve gittiğimde komşuların,ee okulun ne zaman bitiyor demesi gibi..
*sanki çalışmak insanın ruh halini düzeltebiliyor.sadece uykusuz oluyorum.başka acım olmuyor.iyileşmek.kesinlikle güzel..

18 Ocak 2011 Salı

yorumsuz

aşk


Aşkı tanımlar mısınız?


Charles Bukowski : Aşk? Gün doğmadan uyandığınızda bir sis görürsünüz ya. Kısa bir süre orada durur, sonra birden yok olur gider.


- Ciddi misiniz?


Bukowski : Kesinlikle.


- Yok olur gider mi dediniz?


Bukowski : Evet. Hem de çok hızlı bir şekilde. Aşk gerçekliğin ilk ışıklarında kaybolacak olan bir sistir.

yazı-

*uranüs diye bi kız var bizim sınıfta.bi hoca oranüs dedi.baktım.kustum.yok kusmadım ama içime kusar gibi oldum.
*Dalçiçek diye kız tanıdım daha ne isteyeyim.
*Teyzem bana  geldiğinde,yarın çalışacağın dersin notları bunlar mı dedi.yok dedim onlar benim mevcut olan tüm notlarım.yani 15 dersin notu.ee şükret işte ya hepsi tek ders olsaydı dedi.bi süre algılayamadım.zira tek dersimin notu bile,300 sayfa kadar.abartı yok.teyzem bana moral vermeye çalışırken saçmalıyor.cümle gayet samimi.
*not demişken,kütüphanede yan masama oturan bi çiftin notuna baktım,ibf de okuyorlar sanırım,10 sayfa kadar.benden 4 saat sonra geldiler,1 saatte 3 kere mola verdiler,sonra da kız ben çok sıkıldım dedi,gittiler.arkalarından ağladım.ağlayarak çalıştım.o gece uyumadan çalıştım.sabaha kadar çalıştım.hüzünlüyüm.
*içim dışım bakteri mantar olmuşken,bu ara hormon çalışıyorum.virüs çalışırken grip olmuştum,şimdi de depresyona girerim artık.çalışmıyorum,yaşıyorum.
*otobüs kartımı unuttum.büfeden bilet aldım.elimde kitaplarla otobüse bindim.bileti geçirecektim ki,şöfor kızdı hatta resmen bağırdı.bağırmakla kalmadı haykırdı.paranız mı çok kızım sizin dedi.kartınızı geçsenize dedi.unuttum bile diyemedim.geç geç dedi.resmen azarlandım.
*emre altuğ modumdan serdar ortaç  moduna girmek istiyorum artık.ciddi gibi bakıp içten içe binlerce dansöz var falan diyeyim.ama yok,akıllanmam ben,ağlamalara doyma emi sen kız!!
*cümleleri ögelerine ayırmak diye bişey vardı eskiden.ne işe yarar diye merak ederdim hep.ama artık merakımı gidermiş bulunmaktayım.tümleç kullanmayan adam var resmen.sen gider,ben gelir falan diye bi muhabbet dolaşıyor ortada.tümleç iyidir.nesne iyidir.özne yüklem uyumu iyidir.tamlama iyinin de iyisidir.lütfen ergenler.türkçe konuşun.hayır,20 yaşındayım resmen yaşlanmış hissediyorum kendimi sayenizde.sağolun yani.apaçiler.
*apaçi deyince alakasız ama aborjin geldi,aborjin deyince de sıla hasreti düştü göynüme.ey avustralia,gelecem öpecem toprağını.öpmeyebilirim de..malum örümcek falan.

*siyutumorrof

yazı -sınav dönemi

*Uygulama sınavlarını seviyorum.mutlaka bi anormallik yaşanıyor.Kapıyı bana ver diyen hoca gördüm.yorum bile yapamıyorum.
*kütüphanede yatıp kalkan insanlar var 1 aydır,hala aynı notu alabiliyorlar ya benle,işte burda ciddi bi problem olduğunu düşünüyorum.
*o kadar mantar,kene vs arasından pubis bitine takılan arkadaşlarım,azcık da başka şeylere çalışaydık,şimdi diken üstünde oturuyor olmazdım.
*eve geldiğimde demlenmiş çay görmek istiyorum.anneeeeee seni özledim.
*anneme bana kargo yolla,sizi özledim dedim.ne yollayayım dedi.çorba falan yapıp koyarsın dedim.bir büyük valiz yemek göndermiş.hesapladım her güne 5 öğün düşüyor sınavlar bitene kadar yiyebilmem için.vur dedik anne..
*pazartesileri seven adam,yaşlanmaz ..ben bunu bilir bunu söylerim.
*sınav zamanı dağılan odamı,sınavlar bitince toplamayı sevdiğim kadar başka neyi severim acaba?bi de sabah uyandığımda esas uyanmam gereken saate daha çok zaman olduğunu görmek de insanın coşkusuna coşku katıyor yemin ederim.
*özene bezene çalıştığın konunun aslında sınav konularında yer almaması,aslında boş yere uykusuz kalmış olmak.kahır bela.
*sınavda sorunun seçenekleri okunmuyordu.hocaya bunu söylediğimizde,olduğu kadar dedi.bişey demedik.diyemedik.notlar açıklandığında bi arkadaşım 59,5 la kalıyorum hocam dedi.olduğu kadar yavrum bütte 60 alırsın dedi.
*zilli sınav diye bişey var bizde.zilli sınav.
*sınavların bitmesini dört gözle bekliyorum ama o zaman da derin bi boşlukta olacağım biliyorum.geçen dönem finallerden sonra uzun zaman kendime gelemedim.ders notlarımla bakıştık kaç gün.
*durakta öpüşen çift gördüm.medeni olduğum için bakmadım.
*sınav sonrası biraz moralim yerine gelsin diye saç kestirmeye gittim.saçların boya mı dedi kadın.hayır dedim.güldü.ben kuaförüm dedi.anlarmış.değil dedim.kaşlarınla alakasız dedi.dedim boya değil.uçları daha açık dedi.dedim bi sittir git.mal karı.bi saç kestircez burnumdan getirdi,benim saçım sana ne..boya olsa neden söylemiyim zaten döt..sinir oldum.
*gidip,gece uyuyamadığım uykuyu uyuyacağım.yangın yanması gibi oldu.yangın yanar,yen içinde kalır.sınavlar bitince direk 3 gün uyuyacağım.kendime serum taktırayım birde.
*uyuyacağım ya da yemek yiyeceğim zamanlarda benim pek sevgili ev arkadaşımın temizlik hisleri kabarıyor.iki saattir temizliğini bitirse de sessiz olsa,zıbarıp yatsam,rüyamda kendimi başka alemlere adasam diye bekliyorum,nafile,elektrikli süpürge kapanmadı hala.iyi ki iki odalı bi evdeyiz.zira,bu evi 55 dk dır süpürüyor.kesintisiz.çıkayım da bi kavga edelim.
*siyutumorrof
*

12 Ocak 2011 Çarşamba

tek istediğim...

Şimdi tek istediğim nefes alabilmek, ötesinde yok gözüm.
Kaçmak da mümkün buradan elbette ama benim istediğim kaçmak değil ki.
Ne varmayı arzuladığım bir öte diyar,
ne de bir yerlerde bıraktığım kayıp bir cennetim var.
Sadece çıkmak istiyorum.
Çıkmak da değil, çıkabilmek. Ben o ihtimali seviyorum.
Seçeneğim olmasını, kapının aralık kalmasını…
Durmuşum bir eşikte, ne bir adım geri, ne bir adım ileri, uzatmışım kafamı aralıktan dışarı, sırtımı dönmüşüm o cehennem sıcağına, mutlu mesut, çocuk çocuk soluklanıyorum serinlikten, ötesi gerisi ne gam.”

Elif Şafak - MedCezir

Factotum


Eğer deneyecekseniz, sonuna kadar deneyin.

Eğer başka türlü düşünüyorsanız,
Hiç başlamayın bile.
Bu kız arkadaşlarınızı, karılarınızı, akrabalarınızı,
İşlerinizi kaybetmek anlamına gelebilir.

Ve belki de aklınızı.

Üç veya dört gün yemek yememek,
Bankta donmak,
Hapse girmek,
Küçük düşmek
Veya yalnızlık olabilir.

Yalnızlık bir lütuftur.
Diğerleri ise sabrınızın
Gerçekte ne kadar yapmak istediğinizin sınanmasıdır.
Reddedilmeye ve en garip
İhtimallere rağmen yaparsınız.

Ve hayal edebileceğiniz herhangi bir şeyden bile daha iyidir.

Eğer deneyecekseniz, sonuna kadar deneyin.

Bunun gibi başka bir his yoktur.
Tanrılarla birlikte yalnız olursunuz.

Ve geceler, ateşle alevlenirler.
Hayatınızı kusursuz kahkahaya doğru yaşarsınız.

Bu mevcut olan en iyi savaşımdır.

Charles Bukowski

11 Ocak 2011 Salı

son



oyun biter,perde kapanır,perdente film artık bensiz..

Bu sabah uyandım
Sana ait eşyaları
Bir kutuya doldurdum
Ve senden kalan izleri
Akan suyla yıkadım
Bu sabah uyandım
Bu sabah senden ayrıldım

Bu sabah uyandım
Bana ait hayalleri
Bir yüreğe hapsettim
Ve benden kalan düşleri
Geçen zamana bıraktım
Bu sabah uyandım
Bu sabah yeniden başladım

Ne ilk ne son bu sabah
Ne çok öğrendi bu gönül
Ne çok söndü ne çok yandı
Her defasında kanatlandı
Bu son sandI ama aldandı
Boyun eğmedi bu gönül
Ne alıştı ne uslandı

Bu gönül uyandı
Bu sabah yeniden başladı

8 Ocak 2011 Cumartesi

Sevgili

Bu başlığın altında sana yazı yazacağım hep..Canere..perdente filmin sahibine..Seni seviyorum..

7 Ocak 2011 Cuma

parfüm şişesi

Çok şey istedim.Biliyorum.
Kollarının arasında uyumak istedim en çok..huzurla,korkmadan.Sen de beni izle istedim.
Beni öptüğünde kokumu duymanı istedim,bu yüzden de alnımdan öpmeni..
Suratımdaki ufak izlerin hikayesini sormanı istedim.Farketmedin bile.
Elini saçlarımda gezdirmeni istedim.Saçlarımı okşa,sonra onları da kokla istedim.

Ben senin yaptığın haylazlıkları izlemek istedim.Sadece izleyip gülümsemek.gelip bana uyuzluk yapmanı,belki hikaye anlatmanı..Bilmiyorum işte.

Zaman geçmesin istedim.Zaman geçsin istedim belki de zamanı geriye almak istedim.Deli saçması.Şaşırmıştı saatler çünkü.Eşit aralıklarla ilerlemiyordu.Seninleyken çok hızlı,yanımda yokken sanki benzini bitmiş araba gibi.İtersem ilerliyor.Bazen de ilk günlere alabilsem zamanı diyorum.İlk başa.Beni sevdiğin anlara.Bana seni seviyorum derken sesinin titrediği günlere.Beni sevdiğin günlere,evet..

Biliyorum teorik olarak mümkün zamanda yolculuk, ama pratik olarak da mümkün olduğu günleri görebilirsek ne ala.

Keşkelerimle yaşamak,hiç birşeyin asla eskisi gibi olamayacağını bilmek..Kötü.İç yakıcı.İç acıtıcı.Şimdi içtiğim kahve sıcak ama onunla alakası yok.Başka bir yakıcılık bu.Az önce elinde olan,avuçlarında olan bir parfüm şişesini kırmak gibi.Daha şimdi elimdeydi,sıkıp çıkacaktım,daha bitmesine çok vardı.Nasıl kırılır?Odanın içini keskin,yakıcı  koku doldurduğunda fark edilir ancak.Yeni fark edilir.O an fark edilir.

Yeni fark ediyorum kırdığımı..Kokusu ciğerlerime yeni yeni doluyor.Kolay olmayacak odayı havalandırmak.Uzun süre bu odaya girdiğimde duyacağım kokusunu.

Belki de çok uzun süre.Ama farkındayım.Kırdım şişeyi.

tırt

*Herşey küçüldü,pratikleşti bi şu fotokopi makinalarını küçültemediler.Fotokopi çektirirken resmen yaşlanıyorum.Ufak ufak icat edilseler,çantada falan taşısak.Fotokopi sorun olmaktan çıksa.Koyun klonlanırdı yemin ederim,benim bugün 15 sayfalık not çektirmek için beklediğim zamanda.
*Telefonlarıma cevap vermeyen yarim,alacağın olsun!
*Dolmuş ücretinin 90 krş olması da ne büyük azabmış yarabbim!çantamda,ceplerimde hatta evimin en ücra köşelerinde 10 krş lar buluyorum.
*Müzik dinlerken uyuduğumda saçma rüyalar gördüğümü keşfettim.
*Derste,çok cool görünen bir kızın telefonu Murat Bozun,mecnuna varamam ben dıp dırıdırıdıp dırıdıp diye çaldı.Birden kız gözümde,konserde kendini parçalayan kızlar gibi canlandı.hiç olmadı.yakışmadı.

6 Ocak 2011 Perşembe

şizosems

öyle zamanlar tehlikelidir şemsettin
ya gel cebime saklan ya bırak şapkana saklanayım
kim vurduya gider insan fırsat yok ki kendimi savunup aklanayım
bir ara sen de biliyorum kedilerden korkuyordun
çünkü kendini işkembe zannediyordun
böyle bir şey ben de atlattım
iskemle sandım kendimi bir süre
üzerime oturacaklar diye korkulardaydım
ama sonra yırttım şemsettin
kendime telkinler yaptım “sen iskemle değilsin” diye diye
inandırdım kendimi, sana hak vermiyor değilim ama şemsettin zaman kötü
aslında ne sen ne ben ikimiz de deli falan değiliz
herkes oynatmış
sadece sen ve ben normaliz
ama şemsettin laf aramızda
laf aramızda…
laf aramızda…
ama sonra yırttım şemsettin
şemsettin laf aramızda kaldı çıkamıyor
kendini ifade edemiyor bir türlü…
ama çok dikkatli olalım şemsettin
sen de fark ettin zaman kötü en iyisi biz işi deliliğe vuralım
sen kedilerden kork işkembesin diye,
ben insanlardan korkayım iskemleyim diye,
ve iskemle üzerinde işkembe, çarşamba, perşembe
gün say şemsettin gün say…
çünkü nasıl olsa bir gün gelip bizi alacaklar
bu işten yırtmak için saat numarası yapalım
sen yelkovan ol ben yengeç
soranlara tek cevap verelim, “vakit çok geç”
vakit çok geç…
vakit çok geç şemsettin, geldiler…

yazı

*Çektirdiğim sadece birkaç sayfalık bir nottu.Adam bir buçuk diyeceğine,on bir buçuk dedi.Ve ben kısa süreli kalp krizi yaşadım.
*Dolmuşta en arka dörtlüdeki koltuğun tam ortasındaki iki koltuk var ya,sadece o koltuklar boş olunca geri iniyorum o dolmuştan.Hiç sevmiyorum o koltukları.
*Grip salgını var sanırım,dikkat.Annemin de çok fena grip ilaçları var,canını seven kaçsın.En son bu sabah bana brokoli kaynat suyunu iç,çok c vitamini varmış dedi.sustum.kapattım zannetti,kapattı telefonu.buradan sesleniyorum.'portakal ne günler için var anne,bilemedim'.
*Derslere gelmeyen hocalara da sesleniyorum hazır seslenmişken;'iyi ki varsınız,ne hoş insanlarsınız da,yapmadığınız dersleri kimsenin bilmediği zamanlarda yapıyorsunuz da elinize ne geçiyor?sizin yüzünüzden okula geldiğim halde kaçırdığım ders sayısıyla amfiye yol olur.'
*Sınavların bitmesini,iyileşmeyi şiddetle bekliyorum.Şimdi seçim olsa,Cem uzan grip virüsünü yok edeceğiz diye haykırsa billah ona veririm oyumu.
*buradaki dolmuş durağında 'haydi okul,okul diye bağıran adamlar var.Gerçekten.Haydi kızlar okula reklamında bu adamları oynatacaksın.Okula gitmek isteyen kız kalmaz.Çoktur sabahları o klon amcalarla karşılaşmamak için okula gitmediğim.
*Bugünkü derste hoca farklı isimlendirmeler buluyorum ama kimse beni dinlemiyor diyerek bizimle derdini paylaştı.hocam bunlar güzel şeyler ama kusura bakma bulduğun isimler çok tırt geldi bana.
*Yolda yürürken elimdeki bisküviye gelen kedi gördüm.Ama benim daha çok ihtiyacım vardı o son rondoyu yemeye.Zira kedi toplamda 3 kedi ederdi.
*Barış manço dinlemeyi çok özlemişim ben galiba.
*Rüyalarım diye kitap çıkarabilirim.Daha dün gece gördüğüm rüyada 5d sinemada müzikleri bana flütle yaptırıyorlardı.Ey bilinçaltım,ne olur bu oyunları etme bana,korkuyorum!

Bir çocuk sevdim

Bir çocuk gördüm uzaklarda
Gözleri kederli hatta korkulu
Her şeye rağmen biraz gülümsedi çocuk
Sıcak sade ama biraz kuşkulu

Bir çocuk sevdim uzaklarda
Sanıyordum ki onun özlemi de buydu
O ise bir bakışta beni örtülerimden
Yalnızca ve yalnızca duygularıyla soydu

Ben böyle yürek görmedim böyle sevgi
Şimdi çocuk büyümekte günbegün
Bütün hüzünleri okşadı birer birer
Gizli bir ümide sarılarak biraz küskün

Bir çocuk gördüm uzaklarda
Biraz çocuk biraz adam biraz hiçti
Ellerinde yaşlı zaman demetleri
Daha önce denenmemiş yeni bir yol seçti

Bir çocuk sevdim uzaklarda
Bir elinde yarın öbür elinde dün
Erken ihtiyarlamaktan sanki biraz üzgün
Dünyanın haline bakıp güldü geçti.